Art4Critic
Contemporary İstanbul 2018 bu yıl 13 defa perdesini açıyor. Acaba bu defa ülkemizden bir sanat starı çıkarabilir mi, bekleyip göreceğiz.
Türkiye gibi resim sanatına çok geç başlamış bir ülke olarak yapacağımız, kendi öz sanat değerlerimizi bulup ortaya çıkarmak ve dünyaya tanıtmak olmalıdır. Oysa şimdiye kadar gerek bu tür fuarlar ile gerekse, galeriler bazında sergiler veya sanat kurumları tarafından yapılan etkinlikler ile hep, işin ticari yanını ön plana çıkardık. Konu salt para olunca, sanat bir tarafa itildi ve parayı veren düdüğü çaldı misali, insanların gezerek rutin sanat görebileceği etkinliklerin dışına çıkamadık.
Elbette yapılan sanatsal etkinlikler, fuarlar, sergiler insanların görmesi için planlanır. Fakat nedense şimdiye kadar bu etkinliklerden bir star çıkaramadık. Star denilince akla sineme yıldızı gibi bir star getirmek istemiyoruz. Görsel sanatlarda starlar örneğin, Richter, Picasso, Anselm Kiefer ve ortaya koydukları eserleri ile yeniyi başarmış, görsel sanatlar dünyasına bir vizyon getirmiş olanlardır. Peki bir ülkeden görsel sanatlarda nasıl starlar çıkarılabilir diye düşündüğümüzde, o ülkenin sanat piyasasının oturmuş olması, sanat adamlarının etik anlayış içerisinde ülkenin sanatını irdelemiş ve nelerin yapılmış olduğu ve yapılmakta olduğu ile ilgili bir senteze varmış olmaları gerekmektedir. Hal böyle olunca iş o sentezleri değerlendirecek kurumlara düşmektedir. Bu kurumlar sanat piyasasının içinde bulunan, hem ülke sanatına katkı sağlayan hem de sanatçıya yol gösteren kurumlar olmalıdır. Bu kurumların başında devlet sanat kurumları, ülkenin varsa sanat müzeleri, sanat akademileri, galerileri ve sanat merkezleri gelmektedir.
Bu açıdan ülkemizi ele aldığımızda, bizim sanat piyasamızın sanat starları çıkarmak için bir amaçları olmadığını görüyoruz. Çünkü sanat piyasamızın içinde birbirlerini seven, hürmet eden, kadir kıymet bilen ve sanatçının kişisel popületisine değil de yaptığı sanatına değer veren kesimin azınlıkta olduğunu görüyoruz. Azınlıkta çünkü, böyle olmasaydı bugüne kadar mutlaka sanat satarları çıkarabilir, ülkemizin adını sanat neonlarına yazdırabilirdik.
Bu işi hangi ülkeler başardı biliyor musunuz? Komşumuz İran. İranlı Zenginler, İran dışında sergiler açan sanatçılarını İsviçre’deki hesaplarından destekleyerek, İran’lı sanatçılar için uluslar arası sanat piyasalarında bir rant sağlamış oluyorlar. Bizde ise yurt dışına taşmak, ülkemiz çağdaş sanatının önünü açabilmek için çaba harcayan sanatçılar, destekten yoksun olarak etkinliklerini sürdürmektedirler. Oysa bir market değeri yaratılan sanatçıların, dünya sanat platformunda iyi yerlere gelebilecekleri olasılığı vatken bu şanstan mahrum kalmak, ülkemiz sanatının dış dünyaya getrektiği gibi açılabilmesinin önünü kesmektedir.
Şu anda Contemporaray İstanbul için heyecanlanan sanat piyasamız, ekonomik krizin vurduğu ülkemizde, fuardan ne sinyal alabileceğinin bilmecesini yaşıyor.
Son zamanlarda Türkiye dışındaki yabancı sanatçıların eserlerine odaklanan sanat yatırımcılarımız, yabancı sanatçılara milyon dolarlar saçabilirken, ülkemizde hak eden sanatçılar için ne yapıyorlar, kendilerini sorgulamalıdırlar. Sanatçımız atölyesinin kirasını vermekte zorlanırken, döviz artışı karşısında çoğu yabancı kökenli olan sanat malzemelerine para yetiştirebilmek için de zorlanıyor. Ülkemde bir elin parmakları kadar sanatçıya yönelmiş olan sanat piyasasında, müzayede firmaları, nedense yeni sanatçılar piyasaya sürmekte acemilik yaşıyorlar. Bunda da ülkemizde sanatın değerinden çok, kulaktan dolma bilgiler ile sanat piyasasına yönelmenin rol oynadığını düşünüyorum.
Ülkemizin önemli bir müzayede firmasının sitesinde Türk sanatçılarını dış dünyaya tanıtabilmek için çaba harcadıklarını okumuştum. Doğrudur, belli birkaç ismi yüksek fiyatlar ile gündeme getirdikleri için, dış dünyada da Türkiye’de sanatın para ettiği imajı yayılmakta fakat, o müzayedelerde dönen fiyatları, yurt dışına pazarladığımızda bulabileceğimizi hiç zannetmiyorum.
Contemporary İstanbul yeni medya ile ilgili bir bölüm oluşturmuş fakat, ülkemizde yeni medya sanatı ile ilgili nelerin yapıldığından habersiz bu konuya daldıkları için, sınıfta kalacakları da şimdiden belli oluyor. Şu bilinmeli ki, sadece göstermelik olarak sunulanlar, ülkemiz sanatına bir katkı sağlamaz. Önce çok ca araştırılmalı, sonra yenilik insanlara sunulmalı. Geçen yıl da izlediğimiz yeni medya ile ilgili bölüm, fuarda fazla göz doldurmadı. Bı yıl ne olacak merak ediyoruz.
Bu yıl bazı sanatçıların fuara alınmadıkları kulağımıza geldi. Neden alınmadıklarını araştırdığımızda, fuarın jürisinin kararı olduğunu öğrendik ve aklımıza acaba jüri yeterli bir jüri mi diye de geldi. Birkaç yıl Contemporaray İstanbul fuarlarına girmiş olan sanatçıların bu yıl fuara kabul edilmemelerinin nedenini Contemporaray İstanbul 2018 yönetiminin açıklaması gerektiğine inanıyoruz ki fuara, şaibe düşmesin… Seçici kuruldakilerin sanat kariyerleri hakkında fuar yönetiminin bir açıklamasını da bekliyoruz…
Temennimiz her yıl sanatın, sanatçılarımızın biraz daha mesafe kaydetmesinden yanadır. Fakat, eleştiriler de olmalı ki, mesafe kaydetmenin hızı artsın.
Leave a comment